RUH ÜÇÜZÜ

 Yazan: Atilla EREN

       Ben Vitius Ostof, Alaska’nın Aleut adalarında doğdum.Adımın ilhamı olan Vitius Berring; Aleut adalarını keşfeden kişidir. Aslında Vitius Rus adı ama 1867 den beri Alaska Amerikan toprağı, biz de Amerikan vatandaşıyız.

      Bunları neden anlatıyorum ki, Hikâyem Alaska’yla ilgili değil, Kendimi bulmamla ilgili.Bundan iki yıl kadar önce beni rahatsız eden hatta delirten rüyalar görüyordum. Bir çözüm buluruz diye amcamla bir angakok’a gittik, angakok Eskimo dilinde büyücü demek oluyor.İkiuk Yakone adındaki bu büyücü kadın; daha doğrusu şaman, bana ruhumla ilgili çok garip şeyler söyledi. O günü dün gibi hatırlarım.

      Şamanın çadırından içeriye girdiğimde; yanan ateşe bir şeyler atıyordu, attıkça ateşte harlıyordu. Beni yanıma çağırdı ve ellerimi tuttu, sonra gözlerini kapattı. Elleri titremeye başladı, anlamını bilmediğim kelimeler çıktı ağzından. Bu olay birkaç dakika sürdü sonra apansız gözlerini açıverdi şaman ve anlatmaya başladı;

     Üçgen görmek ben dedi. Senin ruh üçe bölünmek ve her parça dünyanın farklı yerlere düşmek. İkizlerde ve üçüzlerde de aynı şekilde olmak. Ruh bölünmek.İnsanlar yanlış bilmek; su bardağın değil bardak suyun şeklini almak. İkizler ondan birbirlerine benzemek ve bir birlerinin hissettiklerini hissetmek.

Yarım yamalak İngilizcesiyle tekrar konuşmaya başladı;
-Sen de ruhunun parçalarını bulmak. Yoksa…
Ağlamaklı bir şekilde duraksadı.
Yoksa ne olur? Dedim.
-Yoksa ruhunun bir parçası ölmek ve o parça ölmek, ruhun diğer parçaları da ölmek.
Tekrar elimi tuttu, parçalardan birisi seni şu an izlemek dedi. Kadın konuşmaya devam etti; âmâ ölecek olan parça olmamak bu, onunla iletişime geçmek sen, diğer parçayı kurtarmak.Yoksa hepiniz ölmek, hepiniz…
-Peki, onlarla nasıl iletişim kuracağım.
-Sen buraya rüyaların için gelmek?
Sesim kısıldı, hiçbir şey söyleyemedim.
-Onları bulmak istersen, rüyalarını kullanmak.
-Peki, onları nasıl tanıyacağım dedim.
Yaşlı kadın sinirlendi;
– Sana ikizlerden bahsetmek; su bardağın değil bardak suyun şeklini almak demek ben. Yani ruhun diğer parçalarının bulunduğu bedenler senin tıpa tıp benzerlerin olmak. Çünkü ruh bedeni şekillendirmek, beden ruhu şekillendirmek değil.
Benim bön bön baktığımı görünce devam etti,
-Sen kötü insanları yüzüne baktığında tanımak?
Evet, anlaşılıyor yüzlerinden dedim.
-İşte o anlaşılmak yüzden değil ruhtan olmak. Senin de ruhunun parçaları ruhunu yansıtmak, ruhunun parçaları aynı sen olmak.

    Çadırdan çıktım; Amcam beni kızağıyla evime götürdü. Yolda; kadının söylediklerini düşündüm. O gece uykumda her zaman gördüğümden farklı bir rüya gördüm. Kırış kırış bir kâğıtta ; “Ben de oradaydım kadının tüm söylediklerini duydum, ben de rüyalarımda senin ve diğer parçanın gördüğü şeyleri görüyorum” yazıyordu.

     Uyandığımda bir süre kendime gelemedim. Kendime geldiğimde de hala rüyada olup olmadığımı anlamak için dün olanları ve rüyamdakileri düşündüm, uzunca bir düşünme arasından sonra uyanık kalıp ben de bana yazan parçamla haberleşmeye karar verdim.

     Bir kâğıda “Burası Alaska, Dünyanın neresindesin bilmiyorum ama beni ara Alaska saatine göre yarın öğlen 12 de telefon kulübesinde olacağım. Telefon numarası :+1 907 000 00 08, Not: Alaska da çok fazla kişi yaşamıyor :)” yazdım. Sonra da tüm gün kendi yazdığım bu yazıya baktım.Uyku vaktim geçmişti ama ya uyuduğumda mesajımı alamazsa diye düşündüm. Sonra uyuya kalmışım, rüyamda yine kâğıt parçası vardı ve şöyle yazıyordu; “Mesajını aldım ben de Arjantin’deyim Alaska saatlerine internetten baktım , seni öğlen tam 12 de arayacağım. Not: Arjantin’de çok kişi var ama yine de yalnızım :(“

     Uyandım saate baktım saat 9 olmuştu bile, hazırlanıp amcamlara gittim. Amcamdan kızağını istedim, karşılığında da köpeklerin bakımını ve doyurulmasını üsleneceğimi söyledim. Kızağı aldım ve yola çıktım. Telefon kulübesi 8 km uzaktaydı. Saat: 10.30 da oraya varmıştım.Oraya varır varmaz telefon çaldı; Karşıdaki ses ; “şansımı deniyeyim dedim” dedi.Garip bir İngilizcesi vardı ama içimden İngilizce konuşabildiğine şükrettim tabii.

Nasılsın dedim
-İyiyim ya sen
-Ben de iyiyim
Çok garip bir durum değil mi dedim.
-Evet, ama bence bir an önce harekete geçip kayıp üçüzümüzün hayatını kurtarmalıyız, kaybedecek zamanımız yok.
-Çok heyecanlısın.
-Heyecanlı değilim hayatımda o kadar anlamsız şey varken, o yaşlı kadının söyledikleri o kadar anlamlı geldi ki inanamazsın;
-Bu şamanı bulduğum için kendime teşekkür ederim o zaman.
-Teşekkür ve özür kısmını bir kenara bırakalım, onlar sonra hallolur, ama önemli olan üçüzümüzün daha da önemlisi üçümüzün hayatını kurtarmak.
Üçüncü hakkında bir şey biliyor musun? dedim
-Rüyalarımda gördüklerimi not aldım, bir mail adresin var mı?
Hiddetli bir şekilde ;ben telefon için 8 kilometre yol geldim senin haberin var mı …? dedim.Tamam, tamam kızma dedi gülerek telefondaki ses,
-Şakaydı
Şaka mı, ruhumun bir parçası falan değilsin sen, yaşlı kadın beni kandırdı dedim.
-Espri anlayışımız da benzeyebilirdi ama senin yaşadığın yerde hava -40 derece soğuk olman gerek tabii…
Yine gülmeye başlamıştı ve bu beni sinir ediyordu.En sonunda durdu ve ciddi konulara geçelim dedi, ciddi bir ses tonuyla.
-Tamam, en son bana mail atıyordun.
– Neyse mademki mail adresin ve bilgisayarın yok, hatta koca eyaletinde sadece 8 tane telefon var…
-Tamam, tamam sadede gel,
-Senin yerine ben not ettiğim, Can Yücel Sokak, Cumbalı Sokak gibi bilgileri internetten araştırdığımda bulduklarımı sana söyleyeyim.
-illa ki aferin, sen muhteşemsin, iyi ki yapmışsın mı demem gerekiyor.
-Hayır, bir teşekkür etsen yeter,
-Hani özür ve teşekkürleri sonraya bırakmıştık,
-Ha doğru,
-Neyse sıkı dur o zaman
-Evet söyle
-Üçüzümüzün oturduğu ülke Türkiye’ymiş, Sürekli rüyalarımızda gördüğümüz yerin adı da Kıbrıs Şehitleri Caddesiymiş.
İngilizcen gerçekten kötüymüş, Hindi ülke değil hayvandır dedim.
-Öyle Türkiye değil, ülke Türkiye, Avrupa ile Asya’nın arasında kalan bir yer, ben de bilmiyordum ama haritadan baktım gerçekten öyle bir yer var. Ayrıca gördüğümüz her şey gerçekmiş.
Bir süre sessiz kaldım ve karşıdan gelen seslerler beni kendime getirdi. Silkelendim ve Ne yapacağız o zaman, bir planın var mı diyebildim.
-Plan basit sen oradan uçağa atlayacaksın, ben buradan uçağa atlayacağım Türkiye’ye gideceğiz. İzmir Hava alanı varmış oraya en yakın. Havaalanının kısaltması ADB aklında bulunsun.
Ama benim hiç param yok deyiverdim.
-Tamam, bana borcun olsun o zaman.
-Nasıl yani,
-Biletleri ben alacağım.
-Ama nasıl, Alaska’ya gelirsen çok zaman kaybederiz.
-Ne Alaska’sı o soğukta götümün donmasına katlanamam, sen internet diye bir şey duymadın mı, tabii telefon 8 kilometre uzaktaysa internette 800 kilometre uzaktadır size…
Sustum kaldım, benim biletimi oradan nasıl alır diye düşündüm, internet herhalde telefonun biraz daha büyüğü olmalı onunla sadece konuşulmuyor para, bilet, ayakkabı gibi şeyler de gönderiliyordu demek ki.
-Tamam, ben senin biletini alırım hatta dur hattayken kimlik bilgilerini söyle,
-Ama benim kimliğim evde kaldı
-Hay senin kimliğini!
-Ama kızakla alıp gelmem bir saati bulur, telefonu kapatıp hemen eve gidip alabilirim kimliğimi.
-Tamam, o zaman bir saat sonra aynı kulübenin önünde bekle, seni arayacağım.
Dediğim gibi bir saatte kimliğimi alıp gelmiştim. Kimlik bilgilerimi aldı;
-Anchorage size yakın mı dedi
Anchorage bize yakın değil dedim, sonra biraz durdu ve peki Adak adaları size yakın mı dedi.
-Bizim buradan Adak adalarına hergün sabah gemi kalkar ve 3 saatte adak adalarına varır.
-Pekâlâ, oradan sivil uçaklar kalkıyormuş ve insanları Anchorage a kadar götürüyormuş, fakat biraz pahalı fiyatı.
-1200 dolar Adak adasından kalkan uçak 1300 dolar da İzmir’e aktarmalı uçuşların bedeli yani toplam 2500 dolar borçlu olacaksın bana.
-Yarın sabah yola çıkabilir misin?
-Evet, yarın hemen yola çıkabilirim,
-Tamam, o zaman bileti aldım yarın sadece kimlik bilgilerinle Adak adalarından Anchorage’e kadar özel uçakla gideceksin oradan İtalya’ya, İtalya’dan İstanbul’a, İstanbul’dan da İzmir’e geçeceksin.

     Bana güzergâhımı birkaç kez tekrarladı ve sonra vedalaştık.Amcamlara gidip gemi parası için yardım istedim. Amcam hiç sorgulamadı ve eski bir dolabın içinden para çıkardı bana verdi. Gemi parasına yeter hatta beni gideceğim yerde bir süre de geçindirirdi bu para.

     Ertesi gün sabah erkenden yola çıktım amcamdan beni gemiye bırakmasını rica etmiştim. Sabah altıda kalktık ve sekizde gemiye binmiştim. Gemi harekete geçti, amcama el salladım.
Lafı uzatmayayım, yolculuk zor geçti ama sonunda İzmir’e vardım.

     Ruh kardeşlerimden biri olan José ile ; size onun adını söylememiştim değil mi, iyi bir anlatıcı değilim ben.Neyse, José ile kararlaştırdığımız gibi ikimizde Kıbrıs Şehitlerine gelmiş ve İngilizce bilmeyen insanlarla İngilizce konuşarak, tam buluşma yerimiz olan Cumbalı Sokak’a ulaşmıştık.

– BİRİNCİ BÖLÜMÜMÜN SONU –